
Uzun zaman önce Muğla ziyaretimizi, hem hava şartları yürümemizi etkilemeden doya doya gezelim, hem de sezon kalabalığına denk gelmeyelim diye 2016’nın Mayıs ayına planlamıştık. İyi ki de öyle yapmışız. Muğla sokaklarını rahat rahat keşfederek bir çok anı biriktirdik. İlk sürpriz olarak Mandıra Filozofu’nun annesini canlandıran oyuncu Gülnihal Demir’e çarşı içindeki şirin dükkanının önünde rastladık. En az oynadığı rollerdeki kadar içten, sıcak ve samimi sohbetinden sonra eski çarşının sokaklarında yürümeye devam ettik.
Çarşı içinde envai çeşit hediyelik eşya, el yapımı ürünler, mutfak eşyaları, kumaş, soba ve soba malzemeleri bulabileceğiniz bir çok dükkan bulunuyor.
Bu arada; buraya aracı ile gelenler için önemli bir not düşelim. Çarşı sokakları araç park etmeye imkan vermeyecek kadar dar. Bu nedenle aracınızı belediyenin katlı otoparkına park etmenizi tavsiye ediyoruz. Özellikle İstanbul’dan gelenler için otopark ücreti, fişinin fotoğrafını çekerek arkadaşlarla paylaşılacak kadar cazip.
19 Mayıs hazırlıkları nedeni ile her yer bayraklarımızla süslenmişti. Topraklarımızın her yeri gibi Muğla’ya da kırmızı beyaz çok yakışıyor. Ne kadar objektif olduğumuzu bilemiyoruz ancak, bizce dünyanın en güzel bayrağı, bizim bayrağımız, Türk bayrağı.
Eski çarşı sokaklarında fırsat bulup da başınızı kaldırabildiğimizde, geleneksel Muğla mimarisinin en güzel örneklerine rastladık. Özellikle çatı ve bacalar yüzyıllardır aynı sadelik ve özenle inşa ediliyor. Orijinali korunan veya aslına uygun restorasyon gören bir çok ev bulunuyor. Tarihi dokusunun hep korunmasını dileriz.
Çarşının içinde, sanki peynir kalıbı gibi düzgün kesme taştan örme beden duvarları ile Selçuklu Mimarisi özelliği taşıyan 1493 tarihli Kurşunlu Camii karşınıza çıktı. Cami’nin kalem işi süslemeleri Rodos’tan getirilen kök boyalarla işlenmiş. İsmini ise geçirdiği restorasyonlardan birinde kubbesinin tamamen kurşunla kaplanması ile alan caminin Kabe ve yelkenli resimlerine bayıldık, giderseniz mutlaka görmenizi tavsiye ederiz.
Muğla eski çarşısının her sokağı, elinizi fotoğraf makinenize veya telefonunuza götürecek kadar güzel ve eşsiz resimler veriyor. Buna bir de Muğla esnafının aydınlık güleryüzünü eklediniz mi, tadından yenmiyor. Biz de bu fırsatı kaçırmayarak, sindire sindire bütün sokakları dolaştık. Çarşı içinde “Dondurmam Gaymak” filmine doğal set olmuş alanı, buna bitişik İstanbul Çiçek Pasajı’na benzer birahane ve lokantalardan oluşan sokakları hem kokusu, hem dokusu, hem de atmosferi ile harikaydı.
Muğla’nın cadde ve sokaklarında gezerken genellikle avrupa ülkelerinde görmeye alışık olduğumuz, araçların yayalara gösterdiği nezaket ve saygıya şahit olup çok mutlu olduk. Darısı diğer illerimizin başına.
Eski Muğla bölgesindeki çarşıda bir berber, günümüz asortik dekorasyonlu “coiffeur”lerine inat yalınlığı ve tüm samimiyeti ile yıllara meydan okuyor. İçerideki mis gibi beyaz sabun ve pudra kokusu, duvarda asılı detaylar, berberin burnunun üzerine indirdiği gözlüğü ve sakin tavırları, çocukluğumuzu bize, bizi de kendimize getirdi.
Toparlayacak olursak; insanı, caddeleri, sokakları ile biz Muğla’yı çok sevdik. Daha önce sadece kahve içmek için uğradığımız Aydın gibi kendini bize hayran bıraktı. Elbette bunun en önemli nedenlerinden biri de insanı.
Soru, düşünce, eleştiri ve önerileriniz yazılarımızı geliştirebilmemiz için önemli. Düşüncenizi aşağıdaki “Bir Yorum Yapın” alanına yazarak bizimle paylaşırsanız seviniriz.
[…] yakın ilçeler tam size göre. Ege’de bulunan alternatifler içinde, daha önce “Eski Muğla Çarşı ve Sokakları” yazımızda bahsettiğimiz Muğla ile benzer hisleri yaşadığımız Aydın da […]